Tarımsal Amaçlı Kullanılan Hazine Arazisi Miras Kalır mı?

Hazine arazilerini tarımsal amaçlı kullanan ve hak sahibi olduğu anlaşılanların satış işleminden önce vefat etmesi halinde, ayrıca başvuru aranmaksızın miras paylarına göre mirasçılara satış işlemlerinin devam ettirilerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Paydaşların Mirasçıları
Hazine’nin de hissedar olduğu taşınmazda paydaş olan kişi, 4070 sayılı Kanun’a göre 4070 sayılı Kanun’da öngörüldüğü şekilde başvuruda bulunmuş ise bu kişinin vefat etmesi durumunda, yukarıda açıkladığımız şekilde, ayrıca başvuru aranmaksızın miras paylarına göre mirasçılara satış yapılabilir.
Paydaşın 4070 sayılı Kanun’a göre başvurusunun olmaması durumunda, mirasçıya satış yapılabileceğine dair gerek Kanun’da ve gerekse Tebliğ’de açıklık bulunmamaktadır.
Ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre (madde 599) mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
4721 sayılı Kanun’un 705. maddesine ise miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu nedenle paydaşın 4070 sayılı Kanun’a göre başvurusunun olmaması durumunda dahi mirasçıları 4706 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 12. fıkrasına göre satın alma hakkına sahiptirler. Ancak satın alma başvurusunda bulunmaları gerekmektedir.
Hazine Taşınmazını Kiralayanların Mirasçıları
Hazine taşınmazını kiralayan kişinin vefat etmesi durumunda, mirasçıların 2886 sayılı Kanunun 67. maddesine uygun olarak kira sözleşmesini devralmaları halinde mirasçılar da doğrudan satış hakkından yararlanabilir. Bu şekilde bir devralma olmadığı sürece mirasçıların hak sahipliği söz konusu değildir.
Ayrıca kiralayan kişinin 4706 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 12. fıkrasına göre satın alma başvurusunda bulunduktan sonra vefat etmesi durumunda, kira devir işlemi yapmak yerine satın alma başvurusunun sonlandırılması daha uygun olacaktır.
Hazine Taşınmazının Kullanıcılarının Mirasçılarına Satış
Kanun’da tarım arazilerinin mirasçılara satışına dair hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda tarım arazilerinin mirasçılara satışı konusunun genel hükümlere göre değerlendirilmesi gerekir.
Medeni Kanun sistematiğimiz göz önüne alındığında, murisin yararlandığı haklardan mirasçıların da yararlanabilmesi için bunun bir malvarlığı hakkına dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Burada bir ayni hak ya da şahsi haktan bahsetmiyoruz; malvarlığı hakları, ekonomik bir değeri olan ve malikine bazı haklar sağlayan her türlü hakkı ifade eder.
İngiliz hukukunda “possesions” ve Fransız hukukunda “biens” kavramıyla ifade edilen malvarlığı hakları ekonomik değeri olan ve miras yoluyla geçen her türlü hakkı ifade eder.
Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesine göre, kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar.
Bu hüküm gereğince mal varlığı hakkı niteliğinde olan haklar doğrudan mirasçılara geçer.
Tarım arazileri satışında hak sahipliği de bir malvarlığı hakkıdır; çünkü hak sahibine taşınmazı, kanunda öngörülen indirimli bedel ile doğrudan satın alma hakkı vermektedir.
Tarım arazilerinin kullanıcılarının doğrudan satın alma hakkı sahipliğinin Medeni Kanun’un 599. maddesi kapsamında mal varlığı hakkı olarak mirasçılara geçeceği dikkate alındığında kullanıcıların mirasçılarının doğrudan satıştan yararlanabilmeleri için, murisin hak sahibi olması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer hak sahipliği var ise (buna başvuru şartı da dahildir) satış mirasçılara yapılabilir. Hak sahipliği yok ise mirasçılara doğrudan satış yapılamayacağını düşünüyorum.
Elbette ki Medeni Kanun’un 599. maddesine göre murisin taşınmazlar üzerindeki zilyetlikleri doğrudan doğruya mirasçılara geçmektedir.
Ancak burada geçen husus, zilyetlik süresi değil, zilyetliğin kendisidir. Bu nedenle, 6292 sayılı Kanun’un amacı dikkate alındığında, bu şartların gerçekleşmediği durumlarda mirasçılara satışın yapılabileceği konusunda kanuni bir düzenleme (ya da en azından idari bir düzenleme) yapılması gerektiği kanaatindeyim.